Çocuklar kaygı, sevinç, endişe, üzüntü gibi duyguları ifade etmek ve soru sormak için hayali senaryolar kullanabilir. Bu hayali senaryolarda çocuklar; olayları yönlendirirler, kendilerini korkutan ve kaygılandıran durumların sonuçlarını değiştirebilirler veya bir soruna farklı çözümler bulabilirler. Bu durum çocukların “yalan söylediği” anlamına gelmez. Biz Hasat Anaokulunda bunu gelişimin sağlıklı bir parçası olarak görürüz.
Oyun, mutlu ve sağlıklı çocuk gelişiminin çok önemli bir parçasıdır. Kriz durumlarında ise oyunun iyileştirici bir rolü vardır. Çocukların kaygı ve korkuları ile baş edebilmelerine, rahatlamalarına ve keyiflenmelerine yardımcı olur.
Oyun oynamak çocukların; özgün düşünme, hayal kurma, problem çözme becerilerini geliştirir. Küçük çocukların yaparak ve konuşarak gelişmesine yardımcı olur. Düşünmeyi öğrenmelerini sağlar. Neler olup bittiğini kavramalarına ve ebeveynlerin de çocuklarının olayları ve durumları nasıl anlamlandırdıklarını görmelerine katkı sağlar. Kendi güçlü yönlerini ve başa çıkma yeteneklerini geliştirmelerini sağlar. Duygularını içlerinde tutmak yerine dışa vurmalarına yardımcı olur. Yani aslında çocuk oyun yoluyla bir çeşit “sağaltım” yapar. Ve her çocuğun oyuna ihtiyacı vardır.
Çocukların zaman zaman kendi kendilerine de oyun oynamaları gerekmektedir. Bazen sıkılma duygusunu yaşamaları gerekir ki oyun kurarken yaratıcılıkları da gelişsin. Bu yüzden yuvamızda sıkılmanın da bir değeri vardır. Hasat Anaokulunda oyun ve oyuncakla ilgili tercihimiz ise genellikle yapılandırılmamış oyuncaklar ve oyunlardır. Yapılandırılmış oyuncaklar çocukların tek düze düşünmelerini sağlar. Bu konuda doğadan faydalanmamız güzel bir alternatiftir. Doğa bize yüzlerce yapılandırılmamış oyuncak sunar. Mesela bir odun parçası bile çocuk neyi hayal ederse o olur.
Connecticut Üniversitesi’nde görev yapan Eğitim Psikoloğu Profesör Joseph Renzulli de çocukların tek bir doğru cevabı olmayan sorunlarla çalışma şansına ihtiyaçlarının olduğunu vurgulamaktadır. Çocukların doğru bir cevaba sahip olmayan fikirleri de keşfetmeleri gerekiyor. Ebeveynler, açık uçlu oyuncaklarla çocuklara açık uçlu düşünceyi teşvik edebilirler. Çünkü çocukların fikirlerle oynamasını istiyoruz.
Çocuğuyla birlikte oyun oynayan ebeveynler çocuklarının içsel dünyalarını daha yakından tanıma fırsatı bulurlar. Böylece ebeveyn ve çocuk arasında güçlü bir bağ oluşur. Bunun dışında çocuğun hangi alanlarda başarılı ve hangi alanlarda desteğe ihtiyacının olduğunun fark edilmesini sağlar. Oyun terapilerinde de çocuğun oyun yoluyla duygularını nasıl dışa vurduğu gözlemlenir.
Birlikte oyun oynamanın hem ebeveyn hem de çocuk için rahatlatıcı ve eğlenceli bir rutin haline dönüşmesi çok önemlidir. Fakat çocuğun sıkılmasına müsaade etmeden sürekli birlikte oyun oynamak da tercih edilen bir yöntem olmamalıdır. Çocuğun bazen kendi kendine oyun oynaması teşvik edilebilir. Mesela çocuğa özel bir oyun alanı oluşturmak çok kıymetlidir. Evin minder ve yastıklarla çevrelenen bir köşesi çocuğun oyun alanı haline dönüştürülebilir.
Çocuk tarafından oyuna davet edilen ebeveynler bu daveti kabul ettiklerinde oyunun çocuğun senaryosu olduğunu bilmeli ve o oyunu tamamen çocuğun yönetmesine müsaade etmelidir. Çocuğun oyununa dahil olmadan önce çocuğun neler yaptığı gözlemlenmelidir. Ebeveyn oyuna katıldığında oyunun dinamiği değişecekse, çocuk ebeveynini davet edene kadar sadece çocuğu seyretmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
Çocuk her zaman sözel olarak oyuna davet etmeyebilir. Bu yüzden ebeveynler aynı zamanda çocuğun davranışsal olarak davetlerine de duyarlı olmalıdır. Mesela; çocuk anne babasının ya da bakım veren kişinin karşısına geçip komik yüz ifadeleri yapabilir, dokunup kaçabilir, ebeveynin yakınlarında dolanmaya başlayabilir, dikkat çekmek için rahatsız edici davranışlar sergileyebilir, göstermek için oyuncaklarını getirmeye başlayabilir.
Çocuklar her şeyi deneme yanılma yöntemini kullanarak öğrenirler. Ve bu denemeler esnasında çeşitli hatalar yapabilirler. Bu hatalara izin verilmeli ve mümkün olduğu kadar çok şeyi kendileri keşfetmeleri için desteklenmelidirler. Her çocuk kendine özgüdür. Bu sebeple becerilerini kendi hızlarında ve farklı şekillerde geliştirirler. Sürekli hatalarını düzeltmeye çalışmak ve görevleri çocuğun adına yerine getirmeye çalışmak hem ebeveyn hem de çocuk için olumsuz bir süreç başlatabilir.
Oyunun temasına ve senaryosuna çocuğun karar vermesi için teşvik edilmelidir. Seçtiği konuların can sıkıcı ya da olumsuz konular olması ebeveynleri kaygılandırmamalıdır ve oyuna müdahale edilmemelidir. Çocuklar şahitlik ettikleri bazı olumsuz olayları ve korkularını oyunlarında canlandırabilirler. Ya da ekranda gördükleri sahneleri içeren hayali karakterler oluşturabilirler. Bu tarz oyunlar; çocukların yanlış anladıkları ve yorumladıkları bazı şeyleri tespit etmemize, karşılaşabilecekleri zorluklarla baş etme yetenekleri geliştirmelerine, ebeveynin çocuğun nasıl hissettiğini anlamasına, çocukların duygularını yönetmelerine ve bir şeylerin kendi kontrolü altında olduğunu hissetmelerine yardımcı olur. Çocuğun olumsuz ya da yaşına uygun olmayan konular içeren oyunlar oynadığı fark edildiğinde önce bu şekilde gözlem ve tespitler yapılabilir. Oyun bitiminde ise çocukla konuşarak yaşına uygun gerçekçi ve anlayabileceği düzeyde bilgi verilebilir. Bu şekilde çocuk kendini rahat ve güvende hisseder.
Oyunlar sürekli değişiklik gösterebilir. Gürültülü ve yıkıcı ya da sessiz ve sakin oyunlar tercih edilebilir. Çocuk oyun oynarken bağırabilir, yüksek sesle konuşabilir, gürültülü şekilde nesnelere vurabilir, bazı nesneleri yere atabilir, yaptığı resimleri yırtabilir ya da oluşturduğu kuleleri yıkabilir. Bu gibi tepkiler çocukların duygularını dışa vurma şeklidir. Çocuklar oyun oynarken bütün duyularını kullandıkları için gelişimleri de daha kalıcı hale gelir. Oyun çocuğun dilidir, iletişim biçimidir. Hasat Anaokulu olarak çocuklarımızın öğrenmesi, gelişmesi ve sosyalleşmesi için oyunları bir fırsat olarak görüyoruz. Çünkü oyun yaşamla birlikte var olan ve gücünü yaşamdan alan bir olgudur.
Mine Çelik
Psikolog