Bize yaşamın en bilindik, şaşmaz gerçeklerinden biri nedir diye sorsalar hiç kuşkusuz çoğumuz doğmak ve ölmek derdik. Evrenin değişmez yasalarından biridir bu. Hepimiz bunu biliriz bilmesine de bu gerçeği bize hatırlatacak en ufak bir olayda moralimiz bozulur, hatırlamak dahi istemeyiz.
Neyse ki varoluşumuzun öyle bir dinamiği var ki, doğrulup yürümemize imkân tanımayacak şeyleri bir şekilde unutmamızı sağlayarak yerine yeni adımlar için cesaret, istek ve irade koyuyor. En büyük yanılgılarımızdan biri kendimizi evrenden ayrı bir varlık olarak düşünmemiz. Oysa her bir hücremiz doğada var olan elementlerden parçalar barındırıyor ve onlarla aynı yasalara tabiyiz. Ve tıpkı bir bitki ya da hayvan gibi; güneşin sıcaklığına, karın soğuğuna, yağmurun bereketine, gecenin dinginliğine muhtacız. Nasıl ki toprağa düşen her tohum şaşmaz büyüme yasalarıyla varoluş akışına katılıyorsa, insanoğlu da kendi varoluş yasalarıyla bütünlük içinde ilerlemesini sürdürebilmelidir. Ve bu ilerlemeyi, evrendeki her canlıyla uyum içinde yapabilme becerisini gösterebilmelidir. Bizim sadece kendimize ait olduğunu düşündüğümüz ve hunharca tüm kaynaklarını tükettiğimiz dünya, çaresizce bu ‘birliği’ hatırlamamızı bekliyor. Kendimize dönüp bakalım, biz ne kadar farkındayız bu birliğin? Birçok insan ve kurum bu dönemde kendi imkanları dahilinde bir şeyler yapmaya çalışıyor. İnsanoğlunun her duruma karşı geliştirdiği inanılmaz dönüşüm kabiliyetini çok iyi gösteriyor bize bu. Tüm bunlar bir yanıyla doğrulup ayağa kalmamıza yardımcı olma şansı sunarken, diğer yanıyla arapsaçına dönmüş bir ekran kirliliği vasıtasıyla belleklerimizin bulanıklaşmasına sebep oluyor.
Yetişkinler olarak biz bile kendimizi bu karmaşadan çekip korunaklı alanımıza geçmekte zorlanırken, dört duvar arasında gelişimini sürdürmek zorunda kalan çocuklarımızın nasıl bir duygu karmaşası yaşadıklarını tahmin etmek çok da zor olmasa gerek. Aramızda çok büyük bir fark var tabii: Biz duygularımızı açıkça ifade etme becerisine sahipken, çocuklar bunu yapamayabilir. Bu noktada bize düşen en büyük sorumluluk, önce kendi duygularımızın, sonra çocuklarımızın ve etrafımızdakilerin yaşadıkları duyguların farkında olabilmeye çalışmak. Bunun birçok yolu var ve hepimiz çoğundan haberdarız. Dış dünyanın karmaşasından kendimize giden yolu tekrar hatırlamamıza olanak sağlamak üzerine kurulu birçok öğreti var.
Meditasyonlar, bedensel egzersizler, yoga, dans, müzik, resim, el sanatları vb. birçok alanda binlerce seçenek mevcut. Her yetişkin bunlardan kendisine en yakın olanını seçip o alanda çalışmalar yapabilir elbet. Çocuklar için aynı şeyi söyleyemeyiz. Hala kendisini gerçekleştirme çabasında olan ve tüm yaşam güçlerini ‘büyümek’ için kullanan bir çocuktan bu tercihleri yapmasını bekleyemezsiniz. Ona ‘rol model’ olma zorunluluğunuz var. Hoşunuza gitse de gitmese de size ağır da gelse, maalesef önce kendinizin sonra çocuğunuzun ruhsal gelişim sorumluluğu sizin ellerinizde. Oturup şikâyet edip, sinirlenip reddedebilirsiniz bu sorumluluğu. Ya da şikâyet etmeyi bırakıp bu süreci kendinizle ve çevrenizle kavga etmeyecek şekilde geliştirmenin yollarını arayabilirsiniz. Bazen kendimizi anlamak, tüm dünyayı anlamaya çalışmaktan daha zor olur. Bazen yoruluruz ve hiçbir şey yapmak istemeyiz. Bir ırmağın kenarında saatlerce hatta günlerce hareketsiz oturup kalmayı arzuladığımız bile olur. Neden olmasın, evet bunları da isteyebiliriz zaman zaman. Ama unutmamalıyız ki ne olursa olsun bir gün mutlaka oturduğumuz o ırmağın kıyısından da kalkmalı ve tekrar varoluşun içine girmeliyiz.
Haydi şimdi kalkın gelin kendimiz için bir çalışma yapalım… Önce kimsenin sizi rahatsız edemeyeceği bir zaman dilimi bulun ve evinizde hangi resim malzemesi varsa onu alın: Kuru kalem, sulu boya, pastel boya hiç fark etmez. Hiçbiri yoksa kara kalem de olur. Ve üç sayfa da boş kâğıt… Kâğıt ne kadar büyük olursa o kadar iyi olur çünkü büyük alanda kendimizi daha rahat ifade edebiliriz.
Evet hazırsak başlayalım: Çalışmamızın adı ‘Geçmiş-Bugün-Gelecek’… Önce gözlerinizi kapatıp kendinizi bir yerde hayal edin. Bu yer sizin o an olmak istediğiniz bir yer olabilir. Nasıl bir yer olduğunu zihninizde netleştirdikten sonra orada kendinizi görün. Şu an geçmişte bir zaman diliminde o yerdesiniz. Orada ne yapıyorsunuz? Nasıl bir ruh hali içindesiniz? Etrafınızda neler oluyor? Geçmişte olduğunuz kişi olarak oradasınız, bunu unutmayın. Nasıl biri olduğunuzu hatırlıyor musunuz? Yaptıklarınızdan memnun musunuz, mutlu musunuz? Hayalleriniz, umutlarınız neler? Kendinize zaman verin ve düşünmeniz bitince o anı resmetmeye çalışın. Kendinizi, etrafınızı, durumunuzu… Nasıl çizdiğinizin hiç önemli olmadığını söylememe gerek var mı bilmiyorum. Tabii ki çöp adam bile çizseniz olur.
Önemli olan içimizdekini kâğıda aktarmak. Bu süreç o kadar sihirlidir ki, elimizle herhangi bir sanatsal eylemde bulunurken kozmosla bağımız aktifleşir ve farkında olmadan şifalanırız. Lütfen güzel çizim yapma kaygılarınızdan arınarak bu çalışmayı yapın. Eğer resminiz bittiyse, ikinci kağıdınızı alın ve şimdi gözlerinizi kapatıp yine o yere gidin. Şu an olduğunuz kişi olarak bugün o yerdesiniz. Geçmişteki siz, bugün neleri değiştirdi? Bir önceki resminizden farklı olarak ne var bulunduğunuz yerde? O resimdeki kişiyle hayalleriniz aynı mı? Neleri gerçekleştirebildiniz? Sorularınıza cevap bulabildiniz mi? Halinizden memnun musunuz? Kendinizi daha iyi tanıyor musunuz? Zihniniz sizi sürekli virüsle ilgili endişelerinize odaklamak isteyecek, buna izin vermeyin lütfen. Bugünü oluşturan şey, süreçte yaptıklarımızın toplamından ibaret, anlık korkularımızdan değil... Hazırsanız ikinci resmi yapmaya başlayın. İlk resimden farklı neler olduğunu, kendinizi… Son bir durağımız daha var: Yoruldum demeyin, asıl şimdi devam etmeliyiz. Tekrar gözlerinizi kapatın, şimdi geleceğe gidiyoruz. 5 yıl sonrasına mesela... Aynı yerde 5 yıl sonra neler değişsin isterdiniz? İlk iki resimde olmayan neler eklensin ya da çıksın? Kendinizi orada nasıl görmek sizi iyi hissettirir?
Tüm bunları hayal ettikten sonra üçüncü resminizi yapabilirsiniz. Bitince biraz dinlenin. Ne yaşadığınıza odaklanın. Ve sonra üç resmi yan yana koyup bakın. Gönül isterdi ki beraber bakabilelim ve üzerinde konuşalım. Ama şu an öyle bir şansımız yok, o yüzden siz kendinizin anlayıcısı olacaksınız. Size ayna olarak yansıyan şeylere, seçtiğiniz renklere, aklınıza gelen ve gelmeyen detaylara, gelecekte isteyip istemediklerinize, geçmişinizde kendinize nasıl davrandığınıza bakın. Şu an neredesiniz, burada mı olmayı istemiştiniz? Gelecek resminizde olumsuz şeyler varsa bir düşünün, neden oradalar ve neden buna izin verdiniz? Değiştiremez misiniz? Bütün bu süreçte kendinize merhametli davranın. O üç resimdeki insanı da sevin, onaylayın, güvenin. Bırakın güneş o üç kişiyi de ısıtsın, kucaklasın. Ve geleceğinize karanlık değil, çiçekli yollar döşeyin. Şimdi değilse ne zaman? Bir deneyin, iyi gelecek… Ben denemiştim, deniyorum, deneyeceğim…