makale
Sosyal İzolasyon Zamanında Anne Baba Olmak
Şafak Topkaya
12 Nisan 2019
Her zaman söyleriz, hatta bununla övünürüz de: Waldorf Çocuk Yuvalarında hava nasıl olursa olsun biz her gün dışarı çıkarız; doğada, açık havada zaman geçiririz. Anne babalara da “çocukları ekran başına kilitlemek yerine onların hareket etmesine olanak sağlayın ve parklara, bahçelere gidin” deriz.

Peki hayatımıza yeni giren salgın hastalık kavramından sonra sosyal izolasyon döneminde neler yapabiliriz? Pek çok okul uzaktan eğitim programlarını başlattı ya da başlatmak üzere. Aileler evde kaliteli vakit geçirmenin zorluğundan şikayetçi. Çocuklarımızla bu kadar uzun süre evde kalmadığımızdan zaten kısıtlı olan yapılacaklar listesi belki çoktan tükendi bile. İlkokul dönemindeki çocuklar için öğretmenlerin belli çalışmaları e-mail yoluyla göndermesi haftanın, ayın konularına göre etkinlik önerilerinde bulunması mümkün belki.  Yuva dönemindeki çocuklar bu dönemde her şeyden geri mi kalıyorlar? Belki arkadaşlarıyla oyun oynamak da günlük rutine dahil olsaydı daha eğlenceli olabilirdi tabii. Dışarıdaki hayatın durma noktasına geldiği günlerde kimsenin bir şeyden geri kaldığı yok aslında. Hele de çok yoğun çalışan anne-babasıyla uzun zaman sonra ilk defa vakit geçiren çocuklar için belki de çok şifalı bir dönem. Bu zaman dilimini anne-babalarıyla hiçbir yere yetişmeye çalışmadan mutlu anılar biriktirecekleri bir periyot olarak değerlendirmek de mümkün.  Bizler ekrandan uzak, dünyanın tüm zamanın bizim olduğunu bildiğimiz Waldorf Çocuk Yuvalarımızda online eğitime sığmayacak pek çok şeyi bir güne sığdırırız. Çocuğun çevresini doğal malzeme ve uygun mimariyle donatırız ve onlara bir “yuva” sunarız. Neden anaokulu değil de yuva denir peki? Çünkü biz isteriz ki burası çocuğun ikinci evi olsun, yuvası olsun. Evinin sıcaklığını burada da bulsun, öğretmenleri onun bu yuvada en güvendiği kişiler olsun. Sevgi ve güven dolu atmosferi yaratmak tabii ki göz göze gelmekle, sağlam ilişkileri kurmakla olur.  Biz yuvada neler yaparız bir bakalım: sabah yuvaya geliş, içeride serbest oyun, çember oyunu, kahvaltı, dışarıda serbest oyun, öğle yemeği, hikâye, dinlenme, çeşitli el işleri, ikindi kahvaltısı diye giden bir nefes alıp verme ritmindedir günlük akış. Bunların içine sulu boya (ıslak üstüne ıslak), çorba yapımı, ekmek yapımı gibi haftalık akışı takip eden işler de dahildir. Yumuşak geçişlerle bu akışı sağlamak eğitim sanatının başka bir boyutudur. Gerçek işler vardır yuvamızda; yemek yapmak, ikindi kahvaltısının meyvelerini hazırlamak, sofrayı hazırlamak/ toplamak, bulaşıkları yıkamak, değirmende buğday öğütmek, yuvadaki örtüleri yıkamak, yeni yapılan ahşap oyuncakları zımparalamak, bahçenin bakımını yapmak vb. tüm işleri öğretmenler yaparken çocukların da yardım etmesine, sorumluluk almasına izin verilir. Aslında biz bir aile hayatını yaşarız yuvamızda. Fırında pişen sıcak ekmeğin, sabah çocuklar gelmeden hazırlamaya başladığımız çayın kokusunun onlar geldiğinde odayı sarması bundandır.

Sabah çocuklar geldiğinde öğretmeni onu karşılar ve burada göz göze gelinir, bir ilişki vardır. Serbest oyunda çocuk arkadaşlarıyla ilişki kurar, ihtiyacı varsa öğretmeninin yanında kalır, belki kucağına oturur ya da öğretmenine yardım eder. Yine yakın bir ilişkiden bahsediyoruz. Çember oyununda tüm grup bir araya gelir, bir günaydın şarkısı söylenir, el ele tutuşulur, çeşitli oyunlar oynanır. Kahvaltı zamanında mutlaka küçük sohbetler edilir her çocuğa ihtiyacı kadar yiyecek verildiğinden emin olunur. Hikâye öğretmen tarafından anlatılır ve kitaptan okunması pek tercih edilmez. Çocuklarla yine bir göz teması kurma ve bir arada olma bilinci vardır. Küçük çocuklarla olan eğitim çalışmaları bunları kapsar ve hayatın ta kendisini yaşamak esas olduğundan bütün bunlar yakın temas ekseninde gerçekleşir. Yıllar sürecek akademik hayatın hemen öncesindeki erken çocukluk dönemi yaşamın en değerli yıllarını barındırır ve yuvada ilkokul dönemi için gerekli donanımı kazandırma uğraşlarımızın olduğu da doğrudur. Çocuklara bir şeyleri açıklama çabamız olmadan yaparız biz bunu. Beynin bambaşka bir öğrenme süreci içinde gelişmeye devam ettiğini ve çocuğun duyularıyla çevresini algıladığını çok iyi biliriz çünkü. Tabii bu başka bir yazının konusu olduğundan bu bilgiyi burada meraklıların araştırma azmine bırakıp geçiyoruz. Elleri kalem tutmadan önce bol bol toprakla, kumla, ağaç dallarıyla, ekmek hamuruyla meşgul edip duyuları besleriz. Mutfak işlerinde bıçağı kullanmak, rende yapmak, ormanda/deniz kenarında taş toplamak gibi neşeli işlerle parmak kasları yeterince geliştikten sonra, ilkokula başlandığında bizce kalem tutmaktan, belli çizgileri çizip, yazı yazmayı öğrenmekten daha eğlenceli bir şey olamaz.  Bir çember oyunun içine mevsimleri, hayvanları, yaşamı; şarkılarla oyunlarla sığdırırız. Kaba motor becerileri, duyuları, sosyal becerileri geliştiririz böylelikle.  Hayatın ta kendisini yaşadığımız bir yuva hayatı online eğitime sığmayacak kadar büyüktür. Küçük çocukların duyuları yoluyla, bedenleri aracılığıyla yaparak yaşayarak öğrendiğini artık hepimiz biliyoruz. Bu gelişim alanlarına katkısı olmadığını bildiğimiz, yakın teması gerektiren yuva hayatını mümkün kılamayacak olan ekranların bir eğitim aracı olması dolayısıyla mümkün değildir. Peki çocukların hareket imkanlarının, akranlarıyla vakit geçirme şansının kısıtlı olduğu bu dönemde evde neler yapabiliriz? Evde kuvvetli bir ritim oluşturmak faydalı bir başlangıç olabilir. Önceki paragraflarda güven atmosferinin gerekliliğinden bahsetmişken ritimden bahsetmemek olmaz. Yuvada günün akışı her gün aynı şekilde ve aynı sırayladır. Neyin ne zaman başlayıp ne zaman biteceğini biz yetişkinler bilir ve ona göre davranırsak bu içsel bir güveni de getirir. Küçük çocuklar zamanı bizim algıladığımız gibi algılamazlar ama neyin bitip neyin başlayacağı her gün aynı şekilde tekrarlandığında açıklama yapmamıza gerek kalmadan anlamış olurlar. Örneğin öğle yemeğinden sonra hikâye anlatılan bir akış varsa çocuklar için “ne zaman hikâye dinleyeceğiz?” sorusu da ortadan kalkar ve bu güven gruba dinginliği de getirir. Bir ritim belirlemek ve o ritme sadık kalmak evinizde sakin bir atmosferi sağlamanıza çok yardımcı olacaktır. Belirttiğimiz gibi Waldorf Çocuk Yuvası’ndaki günlük akış bir nefes alıp verme üzerine kuruludur. Siz de buna uygun olabilecek bir günlük akış oluşturabilirsiniz.  

Sabah uyandıktan sonra çocuğunuzun en çok neler yapmayı sevdiğini izlemekle ritmi oluşturmaya başlayabilirsiniz. Belki anne-babasının yanına gelip yatağa kıvrılıyor ya da biraz oyuncaklarıyla oynamak istiyor olabilir. İhtiyacını doyuracak kadar ve kahvaltıyı çok da geciktirmeyecek kadar bu zamanı ona vermeye çalışın. Kahvaltıdan sonra belki birlikte masayı, etrafı toplamak sonra günlük işlere odaklanırken çocuğun serbest oyuna dalmasına alan bırakmak sonraki adım olabilir. Sonrasında sulu boya yapmak, kil, balmumu, oyun hamuruyla oynamak için bir araya gelebilirsiniz. Öğle yemeği hazırlıklarını beraber tamamlayabilir yemekten sonra ona bir hikâye anlatabilirsiniz. Hikâyeden sonra uyku saati ya da dinlenmeye biraz zaman ayırıp ardından el emeği gerektiren işlerle meşgul olabilirsiniz, bildiğiniz bir oyunu ailece oynayabilirsiniz vb. Akşam yemeğinden sonra da yavaş yavaş daha dinlendirici bir ev atmosferi yaratıp yatmadan önceki ritüellerinizi gerçekleştirebilirsiniz.  Akşam yemeğine kadar anne ya da babasıyla bir araya gelip bir şeyler yaptığı, sonra kendisinin oynayabileceği dengeli bir günlük akışı oluşturmak evdeki herkes için faydalı olabilir. Uygun yerlere serbest oyunu yerleştirdiğinizde çocuğunuz kendi kendine oynarken siz de günlük işlerinizle ilgilenebilirsiniz. Böylece nefes alıp verme ritmi sizin için de geçerli olur ve kolaylık sağlar. Çocuk ne zaman onunla vakit geçireceğinizi ne zaman kendisinin oynayacağını da bilmenin verdiği rahatlıkla güne devam eder. Siz de hem kendi işlerinize hem çocuğunuza yeterince vakit ayırdığınızın bilincinde olursunuz.  Masal zamanından önce bir mum yakmak, masala bir şarkıyla başlamak ve bitirmek, yemekten önce belli bir şarkıyı söylemek, uykuya geçmeden önce var olan ritüellerini uygulamak (diş fırçalamak, ayakları yıkamak, uykudan önce masal anlatmak vb.) onların akışa adapte olmalarına yardımcı olur.  Haftanın her gününe yuvadaki ritme benzer olarak ekmek yapımı, çorba yapımı, kille oynama, suluboya günü vb. alternatifleri ekleyebilirsiniz. Yetişkininin gerçek işlerle meşgul olması çocuğun da kendi kendine oyun oynamasına olanak sağlar. Çocukların bizi taklit ettiğini göz önünde bulundurduğumuzda onlar etrafımızdayken gerçek işleri yapıyor olmamız onların da oyun oynamakla meşgul olmalarını sağlar. Gerçek işlere bilgisayar başındaki işleri ve kitap okumayı dahil edemeyiz. Onları ekrandan uzak tutmak istiyorsak, onlar uyuduklarında ya da onların görmeyeceklerinden emin olduğumuz zamanlarda ekran başındaki işlerimizi halletmemiz iyi olabilir. Ütü, bulaşık yıkamak, temizlik yapmak vb. ev işleri, örgü örmek, hamur yoğurmak vb. fiziksel aktiviteyi gerektiren işleri yapmak bu atmosferin oluşmasına katkı sağlar.  Hikayeleri seçerken içinde ritim ve tekrarlarla desteklenen basit bir olay örgüsüne, mevsime uygun olmasına özen gösterebilirsiniz. Bir hikâyeyi defalarca hatta günlerce anlatmanızda hiçbir sakınca yoktur. Aksine bu durum çocukların çok hoşuna gider ve hikâyeyi içselleştirmelerine yardımcı olur. Kitaptan okumaktansa kendiniz iyice ezberleyip anlatmanız ve anlatırken göz teması kurmanız ya da çocuğunuzu kucağınıza almanız da bu zamanın kalitesini artırır.  Yine sanatsal ya da el işi çalışmalarında mevsime uygun seçimler yapabilirsiniz. Yemek yaparken eğer istekliyse size yardım etmesi için onun kesebileceği şekilde sebzeleri inceltip yaşına ve becerilerine göre belki sadece kahvaltı bıçağıyla doğramasına izin verebilirsiniz. Sizin güven veren duruşunuzla onun yanında olmanız bu işler için yeterlidir. Anne ve babanın evden çalışmak durumunda olduğu bir dönemdeyseniz günü ikiye bölüp günün bir kısmında başka bir odada bilgisayar ve telefonla olan işlerinizi hallederken bir diğer yetişkin de çocukla ilgilenip ritmin devam etmesini sağlayabilir.      Çocukların içsel olarak da bizi taklit ettikleri bilinen bir gerçektir. İçinde bulunduğumuz stresli durumdan uzak durmak için kendi yöntemlerinizi takip etmek, çocukların yanında stres ve panik yaratan konular hakkında konuşmamak da yapıcı etkiyi artırabilir.  Yuva öğretmenlerinizden hikâye seçimi, söylenebilecek şarkılar, parmak oyunları hakkında yardım almak tabii ki mümkün. Yine internetten yeni şarkıları, hikayeleri, oyunları kendiniz öğrenip çocuğunuza anlatabilir, onunla beraber söyleyebilirsiniz. Kendi çocukluğunuzdan bildiğiniz oyunları oynayabilirsiniz. Burada bahsi geçen günlük akış örnek teşkil etmesi için oluşturulmuştur. Her evin, ailenin kendi ritmi vardır ve en sağlıklı ritmi oluşturup kendi çocuğunuza uygun olana karar vermek anne-baba olarak size aittir. Bu zorlu günlerin bir an önce geçmesini ve sağlıklı günlerde çocukların parklarda, ormanlarda neşe içinde koşturduğu günlerin gelmesini diliyoruz.

Eğitim Sanatı sitesinden alınmıştır...
Bizi Takip Edin!
Sosyal medya hesaplarımızı takip ederek haberlerimiz ve duyurularımızdan anında haberdar olabilirsiniz.
Yuva ile İletişim
Bizimle iletişime geçerek Waldorf Eğitim Sistemi ve Eğitim İlkelerimiz hakkında daha detaylı bilgi alabilirsiniz.